Pazartesi 1 Eylül 2025 - 18:35
İmam Musa Sadr’ın Kızının Anlatımıyla: Babasının Özgürlüğü için 47 Yıllık Acı, Umut ve Mücadele

Havza / İmam Musa Sadr’ın kızı Hura Sadr kişisel hatıralarını ve babasının etkilerini aktararak, ailesinin ve resmî komitenin onun kaçırılması dosyasını takip etme yönündeki çabalarının sürdüğünü ve babasının hayatta olduğuna dair inançlarını vurguladı.

Havza Haber Ajansı’nın Tahran muhabirine göre, İmam Musa Sadr’ın kaçırılış yıldönümünde İslam dünyasının önde gelen ve etkili şahsiyetlerinden biri olan bu büyük mücahit ve çağdaş din adamının hayatı, düşünceleri ve idealleri ile kaçırılma dosyasının son durumu, Radyo Farhang tarafından hazırlanan “Benim Toprağım” başlıklı özel programda ele alındı.

Bu programda İmam Musa Sadr’ın kızı ve İmam Musa Sadr Kültür ve Araştırma Enstitüsü’nün yöneticisi Hura Sadr çocukluk dönemini hatırlatarak şunları söyledi:

“Biz çocukluğumuzdan itibaren suyun içindeki bir balık gibiydik; çevremizin farkında değildik. Dışarı çıktığımızda insanların davranışlarının farklı bir şekilde olduğunu, babamızın ise bambaşka bir şekilde davrandığını görürdük. O, inançlarına sıkı sıkıya bağlıydı; davranışları, eylemleri ve sözleri tamamen uyumluydu. Dışarıda neyse, özel hayatında da aynıydı. Yoksulluğun giderilmesiyle ilgili bir slogan atıyorsa ilk olarak yoksulların yanında o otururdu. İsrail’e karşı direndiğinde zarar görenlerin yanında ilk o bulunurdu. Güney Lübnan için bir talepte bulunduğunda yine kendisi öncü olurdu. Bu düşünce ve eylem arasındaki bağ sonradan benim için şaşırtıcı bir şekilde açıkça gözlemlenebilir hale geldi. Hatta arkadaşlarım bana 'Baban seninle ve toplumla nasıl ilişki kuruyor sen farkında değilsin’ derdi, ama dışarı çıkıldığında bu anlaşılıyordu.”

İmam Musa Sadr’ın kızı şöyle devam etti:

“Doğal olarak, her gün her durumda kendimi babamın o pozisyonda ne yapacağını düşünürken buluyorum. Tabii hissediyorum ki bunu tamamen öngöremem; çünkü o, geçmiş ve geleceğe bakışı harmanlayan ve kapsamlı kararlar alan bir kişilikti. Yine de inkar edemem ki bu düşünce günlük hayatımla birlikte yaşıyor ve günlük yaşamımın bir parçası haline gelmiş durumda.”

Hura Sadr sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün, İmam Musa Sadr’ın kaçırılmasının üzerinden 47 yıl geçti. Bu yıllarda her gün bir olay yaşandı ve hiçbir zaman sessizlik olmadı. Bu vesilelerle belki İmam Musa Sadr’ın düşünceleri ve bakış açısı hakkında konuşabiliriz ama bugün asıl mesele, onun kaçırılması konusudur. İzleyiciler, onun özgürlüğü için yapılan çalışmalar hakkında bilgi bekliyor. Biz hâlâ onun sağ salim olduğuna inanıyoruz. Bu inancımızı destekleyen delillerimiz var ve bu yıllar boyunca hem söylentilerle hem sahte belgelerle hem de Libya’da ortaya çıkan toplu mezarlarla bizi araştırmaktan alıkoymak için birçok engelle karşılaştık ve hem biz hem resmî komite bu durumları incelemek zorunda kaldık.”

Hura Sadr, bunlardan bir örneğe değinerek şunları söyledi:

“Trablus’ta muhtemelen babam ve beraberindekilere ait cesetlerin bulunduğu ilan edildi. Öncelikle sorduk böyle bir iddiada bulunmanızın senaryosu nedir, fakat mantıklı bir gerekçe sunulmadı. Takip komitesinin uzman doktoru ve komitenin sekreteri cesetleri incelediler ve hiçbir benzerlik olmadığını söylediler. Yine de Libya tarafı ısrarla DNA testi yapılmasını talep etti. Numuneler Saraybosna’daki bir laboratuvara gönderildi ve sonuç, cesetlerin Kaddafi’nin emriyle öldürülmüş Libya Dışişleri Bakanı Mansur’a ait olduğunu gösterdi. Ancak sonuç açıklaması aylarca gecikti ve sonunda bizim ısrarımızdan sonra kabul edildi. Bu sadece bir örnek; defalarca benzer olaylar yaşandı. Her seferinde bir profil gönderiliyor ve sonunda hiçbir bağlantı bulunmadığı ortaya çıkıyor.”

İmam Musa Sadr’ın kızı şunları ekledi:

“Bizi soruşturmayı sürdürmekten alıkoymak için çok çaba gösterildi, ancak somut ve gerçek bir delil sunulmadı. Hâlâ günlük baskılar altında yaşıyoruz, özellikle son yıllarda ve Hannibal Kaddafi’nin tutuklanmasından sonra. Bu baskılar sadece Libya hükümetlerinden gelmiyor — ki artık birden fazla hükümet var — aynı zamanda Kaddafi ailesinden, özellikle Seyf’ül-İslam, Ayşe ve diğer yakın akrabalarından da geliyor. Sürekli temsilciler gönderiyor, arıyor, Lübnan’a veya üçüncü ülkelere geliyor ve bizi davet ediyorlar. Resmî komite de her durumda hazır olmak zorunda, belki bir bilgi elde edebilmek için.

Ama onların amacı Hannibal’ın serbest bırakılması; bizim hedefimiz ise İmam Musa Sadr’ın özgürlüğü. Her seferinde yeni bilgiler vaat ediyorlar, ama boş dönüyorlar ve tekrar gelecek hafta diye söz veriyorlar; bu hafta altı ay veya bir yıl oluyor. Yıllardır aynı süreç tekrar ediyor ve gerçekten de dosyanın hâkiminin dediği gibi, sürekli ertelemelerle saçlarımızı ağarttılar.”

Ardından Hura Sadr şunları vurguladı:

“Takip komitesi işini çok iyi yapıyor ve aile de yanlarında, ama bir ailenin gücü ne kadar olabilir ki? İmam Musa Sadr sadece ailesine ait değildir. Lübnan’da yalnızca 19 yıl bulundu, ama varlığının etkileri 47 yıllık yokluğundan sonra bile hâlâ canlı ve herkes ondan söz ediyor. Bu iş sadece ailenin gücünü aşar. Peki neden sürekli aile dosyanın takip edilememesinin hesabını vermek zorunda kalıyor? Bizim yapabileceğimiz şey Lübnan adalet sistemi ve takip komitesi ile iş birliği yapmak oldu. Bu komite güçlü ve etkili bir ülkenin desteğine ihtiyaç duyuyor. Lübnan şu anda zor şartlar altında ve herkesin gözü İran’da; çünkü İran birçok küresel sorunu çözebilme kapasitesine sahip. Ancak ne yazık ki bu konuda hâlâ gereken görev yerine getirilmedi. Sormak gerekir ki neden bu gerçekleşmedi? İmam Musa Sadr meselesi hepimizden büyüktür ve biz bu uygun adımı atamadık.”

Hura Sadr Son olarak şunları ekledi:

“İmam Musa Sadr’ın hâlâ hayatta olduğunu söylediğimizde, bu bizim kalbî ve gerçek inancımızdır. Ama böyle bir şeyi söylemenin kolay olduğunu düşünmeyin. Sadece 19 yıl içinde o kadar çok başarıya imza atmış bir kişinin, 17 binden fazla günü hapiste geçirmiş olması kolay anlaşılır bir durum değil. Bu bizim için zor bir inançtır, ama hâlâ umutlu ve kararlı bir şekilde bu inancı sürdürüyoruz.”

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha